Yeşil Yol Kırmızıya Çalıyor (3)


Hemen her konuda iş başa düştüğünden Yeşil Yol’la ilgili son yazımı yazamadım.

Sapla samanı karıştırmadan var olanı irdeleyip yapılması gerenleri aklımız elverdiğince söyleyelim.

Gelişen her ülke varlıklarına bir düzen getirmeye çalışır.

Sebebi kaynakları çoğaltmadır.

Karadeniz çok güzel yaylalara sahip bir bölgedir.

Kanuni düzenlemeleri olmayan bu yaylalar çok çirkin ve acımasız bir yapılaşma ile karşı karşıyadır.

Hiçbir düzen yoktur. Yaylacılık can çekişiyor ama yapılaşma alabildiğine gidiyor.

Bu noktada devletin bu işe bir şekilde müdahil olması kaçınılmazdır.

Yaylaları birbirine bağlayan Yeşil Yol da bu çabaların bir ürünüdür.

Buralarda yaratılacak katma değerden hem oralarda yaşayan insanlar, hem de devlet kazanacaktır.

Tabi bu düzenlemeler yapılırken doğacak ranttan istifade edecek olanlar elbette olacaktır. Çünkü büyük yatırımlarda söz konusudur.

Turizm merkezlerinin oluşturulması bunların en önemlilerindendir.

Tartışmalar o merkezler kurulurken de devam edecektir.

Peşkeş çekildi diyenler de çıkacaktır.

Nihayetinde bu merkezler bir şekilde ihale edilecek ve alan kişiler, firmalar, bu merkezleri yapılacak düzenlemeler çerçevesinde inşa edecek ve ülkemize bölgemize ilimize daha çok turistin gelmesine ön ayak olacaklardır.

Turizm merkezlerinin oluşabilmesi için yol gereklidir.

Tartışılması gereken yayladan yaylaya belli bir kottan giden yolun doğaya verdiği tahribatsa zaten bu yollar bir şekilde inşa edilmiş standart olmayan yollardır.

Bunlara ilaveler olması da kaçınılmazdır.

Karadeniz sahiline inen bağlantı yolları belli akslarda zaten var.

Onların da iyileştirilmesi, standart hale getirilmesi bu merkezlerin çevresine yapacağı katkıyı artıracaktır.

Burada doğa ve çevre  dikkate alınarak yapılacak uygulamalara kesinlikle karşı değilim.

Toptan “hayır” benim mizacım değil.

Çünkü bu mantık her şeyde ülkemizin kaybetmesine sebep oluyor.

Mantıklı “hayır”lar bize yol gösterir.

Bunun yolu da altertanif çözümleri sunmadan geçer.

Yani bu yol ve merkezler yapılacak.Tamam. Ama doğaya en az zarar veren planların yapılmasını sağlayalım.

Onlara katkı verelim, toptan hayır demekle yaylalarımızın gelişi güzel ve rast gele, hiçbir kurala bağlı olmadan katledilmesini önleyelim.

Trabzon’da bir yaylaya gittim, aklımı şaşırdım. Tripleks villalar koskocaman yaylayı işgal etmiş, tam bir keşmekeş yaratılmış. Yaylacılıktan eser kalmamış.

Mübarek hayırcılarımız nerelerde idiler demekten kendimi alamadım.

Bu yayları yıllardır kullananlar ve bundan sonra kullanacaklar devletin denetim ve gözetiminde ve bir yönetmelik çerçevesinde mutlaka bir düzene sokulmalıdır.

Merkezler umumun menfaati de gözetlenerek kurulmalı, hiçbir çirkinliğe müsaade edilmemelidir.

Orman bölgelerinden geçen yollar en az zararla yapılmalı doğal hayat mümkün mertebe korunmalıdır.

Cennet yaylalarımızın insanımıza ve ülkemize gelir getirir bir hale getirilmesi açıkçası kimlikleri ile dünyaya tanıtılması güzel bir durumdur.

Ama bu sırf rant elde etme amaçlı olmamalı doğa ve çevre mutlaka korunmalı, tabiata uyumlu projelerle insanımıza ve insanlığa bu güzellikler açılmalıdır.

Sevgi ve saygılarımla